Share/Bookmark

Atlar...

Pencereden atları gördüm. 

Berlin'deydim, kıştı. Işık 
Işıksızdı, gökyüzü yoktu gökyüzünde. 

Havanın aklığı ıslak bir ekmek gibi. 

Ve penceremden boş bir sirk 
Kışın dişleriyle kemirilmiş. 

Ansızın bir adamın yedeğinde 
On at göründü sislerin içinden 
Çıkarken titremediler, ateş gibi, 
O saate kadar bomboş olan 
Evreni doldurdular gözlerimde. 
Görkemli, yangınlı 
Uzun bacaklı on tanrı gibiydiler, 
Yeleleri tuzun düşlerini andırıyordu. 

Portakaldan ve evrenlerdendi sağrıları. 

Baldı derileri, amber, yangın. 

Boyunları gururun taşlarından 
Oyulmuş kulelerdi, 
Ve kızgın gözlerine güçlü bir dirim 
Eğilmişti bir tutuklu gibi. 

Ve orada, sessizlikte, ortasında 
Günün, kirli ve dağınık kışın 
Haşarı atlar kan, 
Uyum ve yaşamın kışkırtıcı gömüleriydiler. 

Baktım, baktım ve yeniden yaşadım: 
Kaynağın, altın dansın, gökyüzünün, 
Güzellikte yaşayan ateşin 
Orada olduğunu bilmeden. 

O kapanık Berlin kışını unuttum. 

Ama atların ışığını unutmam.

Pablo NERUDA




















ANASAYFA | MÜZİK | SİNEMA | VİDEO

© 2009 - 2011 apopüler görseller | alt yapı blogger | Picfotoplate şablonundan yararlanılmıştır.